⭕“Konuşmak susmanın kokusudur.
Ya sus-git, ya konuş-gel, ortalarda kalma.
Yalan korkaklığın tortusudur.
Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma.”
-Özdemir Asaf-
Ya sus-git, ya konuş-gel, ortalarda kalma.
Yalan korkaklığın tortusudur.
Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma.”
-Özdemir Asaf-
〰️〰️〰️〰️〰️
« الحزن لا يعبر عنه يَقرَأ مِن العين...»
Hüzün dile gelmez gözlerden okunur.
qalbihazjn
« الحزن لا يعبر عنه يَقرَأ مِن العين...»
Hüzün dile gelmez gözlerden okunur.
qalbihazjn
〰️〰️〰️
"كل الفاظ الوداع مر، والموت
مُر، والشوق مُر، وكل شيءٍ يسرق الإنسان من الإنسان مُر."
"Bütün veda sözleri acıdır,
ölüm acıdır, hasret acıdır ve insanı insandan çalan
her şey acıdır."
#qalbihazjn
"كل الفاظ الوداع مر، والموت
مُر، والشوق مُر، وكل شيءٍ يسرق الإنسان من الإنسان مُر."
"Bütün veda sözleri acıdır,
ölüm acıdır, hasret acıdır ve insanı insandan çalan
her şey acıdır."
#qalbihazjn
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri (ilim öğrenmek için) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelir, diğeri de (geçimlerini temin için) çalışırdı. (Bir gün) çalışan kardeş, ötekini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet etti. Peygamber aleyhisselâm da:
“Belki de sen, onun yüzünden iş buluyor, rızıklandırılıyorsun” buyurdu. (Tirmizî, Zühd 33)
İLİM ÖĞRENEN KİŞİNİN RIZKINI ALLAH ÜSTLENİR
Birlikte yaşayan iki kardeşten biri, ötekine işinde ve sanatında yardım edeceği yerde Hz. Peygamber’in meclislerine devam ederek ilim öğrenmeyi yeğlemişti. Bu durum, bir süre sonra öteki kardeşin şikâyetlenmesine, bu şikâyetini Resûl-i Ekrem’e kadar iletmesine sebep oldu. Bu zat, kardeşinin de kendisi gibi çalışmasını, geçimlerine katkıda bulunmasını istiyordu. Bütün yükün kendisine kalmış olmasından yakınıyordu. Görünüşe göre de haklıydı.
Durumu öğrenen Hz. Peygamber, işin farklı bir yönüne dikkat çekerek:
- “Kimbilir, belki de sen, ilim peşinde olan o kardeşine de baktığın için iş buluyor, san’atını icrâ ediyor, böylece kazancın kolaylaşıyor, belki de sen ona değil, o sana bakıyor” buyurdu. Bu ifadesiyle Hz. Peygamber çalışmayı terketmeyi tavsiye etmiyor, aksine, ilmin geçime katkısının olmadığını sanmanın yanlışlığına dikkat çekiyor. Nitekim bir başka hadîs-i şerîfte de Resûl-i Ekrem Efendimiz:
“İlim öğrenen kişinin rızkını Allah Teâlâ üstlenmiştir” buyurmaktadır. Bir başkasında da:
“Kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna yardım eder” denilmektedir.
Netice olarak, Allah kendisine güvenen kulunu mahrum bırakmaz, onu değişik şekillerde rızıklandırır. Tevekkülün karşılığı, sebepler dünyasında herhangi bir yolla, herhangi bir şekilde mutlaka görülür. Hadîs-i şerîfte bu yollardan birine işaret edilmektedir.
Durumun nezâketine uygun bir düşünceye sahip olmak gerek. Eskilerin “iyi düşün” diye yaptıkları ikazları, böylesi yerlerde insan, daha iyi algılayabilmektedir. “Güçsüz ve zayıflarınız sebebiyle rızıklandırılıyor ve destekleniyorsunuz.” hadîs-i şerîfi de [bk. 273 ve 274. hadisler] bu noktada daha bir netleşiyor. İlâhî yardım ve tecellinin bir çok yolu vardır. “Allah, akla hayâle gelmeyen yer ve yönlerden kullarını rızıklandırır.”
İlim öğrenmek, günlük geçim yönünden bir mahrûmiyet sebebi gibi görünse de, eninde sonunda onun bereketi kendisini gösterecektir. Hele bizler gibi “bilgi ve enformasyon (danışma) çağı”nı yaşayanlar, ilmin ne ölçüde bir rızık ve hâkimiyet vesilesi olduğunu çok daha iyi görecek ve anlayacaklardır.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
1. Dini öğrenmek, dine ve insanlara hizmet etmek için ilim yoluna düşenlerin geçimini Allah kolaylaştırır.
2. İlim ehline yardımcı olanlar, bunun karşılığını mutlaka görürler.
3. Kişi, bakımını üstlendikleri sebebiyle rızıklandırılır.
Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri (ilim öğrenmek için) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelir, diğeri de (geçimlerini temin için) çalışırdı. (Bir gün) çalışan kardeş, ötekini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet etti. Peygamber aleyhisselâm da:
“Belki de sen, onun yüzünden iş buluyor, rızıklandırılıyorsun” buyurdu. (Tirmizî, Zühd 33)
İLİM ÖĞRENEN KİŞİNİN RIZKINI ALLAH ÜSTLENİR
Birlikte yaşayan iki kardeşten biri, ötekine işinde ve sanatında yardım edeceği yerde Hz. Peygamber’in meclislerine devam ederek ilim öğrenmeyi yeğlemişti. Bu durum, bir süre sonra öteki kardeşin şikâyetlenmesine, bu şikâyetini Resûl-i Ekrem’e kadar iletmesine sebep oldu. Bu zat, kardeşinin de kendisi gibi çalışmasını, geçimlerine katkıda bulunmasını istiyordu. Bütün yükün kendisine kalmış olmasından yakınıyordu. Görünüşe göre de haklıydı.
Durumu öğrenen Hz. Peygamber, işin farklı bir yönüne dikkat çekerek:
- “Kimbilir, belki de sen, ilim peşinde olan o kardeşine de baktığın için iş buluyor, san’atını icrâ ediyor, böylece kazancın kolaylaşıyor, belki de sen ona değil, o sana bakıyor” buyurdu. Bu ifadesiyle Hz. Peygamber çalışmayı terketmeyi tavsiye etmiyor, aksine, ilmin geçime katkısının olmadığını sanmanın yanlışlığına dikkat çekiyor. Nitekim bir başka hadîs-i şerîfte de Resûl-i Ekrem Efendimiz:
“İlim öğrenen kişinin rızkını Allah Teâlâ üstlenmiştir” buyurmaktadır. Bir başkasında da:
“Kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna yardım eder” denilmektedir.
Netice olarak, Allah kendisine güvenen kulunu mahrum bırakmaz, onu değişik şekillerde rızıklandırır. Tevekkülün karşılığı, sebepler dünyasında herhangi bir yolla, herhangi bir şekilde mutlaka görülür. Hadîs-i şerîfte bu yollardan birine işaret edilmektedir.
Durumun nezâketine uygun bir düşünceye sahip olmak gerek. Eskilerin “iyi düşün” diye yaptıkları ikazları, böylesi yerlerde insan, daha iyi algılayabilmektedir. “Güçsüz ve zayıflarınız sebebiyle rızıklandırılıyor ve destekleniyorsunuz.” hadîs-i şerîfi de [bk. 273 ve 274. hadisler] bu noktada daha bir netleşiyor. İlâhî yardım ve tecellinin bir çok yolu vardır. “Allah, akla hayâle gelmeyen yer ve yönlerden kullarını rızıklandırır.”
İlim öğrenmek, günlük geçim yönünden bir mahrûmiyet sebebi gibi görünse de, eninde sonunda onun bereketi kendisini gösterecektir. Hele bizler gibi “bilgi ve enformasyon (danışma) çağı”nı yaşayanlar, ilmin ne ölçüde bir rızık ve hâkimiyet vesilesi olduğunu çok daha iyi görecek ve anlayacaklardır.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
1. Dini öğrenmek, dine ve insanlara hizmet etmek için ilim yoluna düşenlerin geçimini Allah kolaylaştırır.
2. İlim ehline yardımcı olanlar, bunun karşılığını mutlaka görürler.
3. Kişi, bakımını üstlendikleri sebebiyle rızıklandırılır.
Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları
Eğer dünyada; dost, doğru sözlü, vaadinde duran ve insaflı biri yoksa (dünyayı arkama atarım) ona selamlar olsun.
İmam Şâfi (رحمه الله)
İmam Şâfi (رحمه الله)
Putperest ayinler dinsel şekle bürünüyor.
Biraz önce bir video izledim ,şehrin merkezinde hoparlör ile istiklal marşı okunmaya başlayınca hareket halinde olan herkes saygı duruşuna geçiyor.
Bu durum büyük bir görev veya erdem.gibi reklam ediliyor.
Etrafa dikkatlice baktım. Bu olay Kayseri şehir merkezinde bende yanımda bir kardeş ile yürüdüğüm olay olduğunu anladım. Şehirde aniden bu marş çalınınca herkes durdu biz yürümeye devam ettik. Sanki halk bizi linç edecek gibi bakışlar,sanki bir suç işlemiş gibi psikolojik baskı yaşadık.
İstiklâl marşı nın kutsallığı yoktur.
Ezan okunurken saygı yok.
Kuran okunurken saygı yok.
Ana baba eve gelince saygı yok.
Cenazeye saygı yok.
Yetimlere ,gariplere saygı yok.
Lakin ulus devletin ritüelleri kutsal bir algıya dönüşüyor.
Namazda kaşınabiliyorsun ama put ün huzurunda esas duruş içinde putperest insanlar.
Ayetleri okurken dinlerken uzanma ruhsatı var.
Lakin 10 kasım gibi zamanlarda veya yeni hükümet kurulmada putun önünde ihtiraslar,dinsel ayinler
Ondan sonra put ve putculuğu gündem yapınca biz suçlu oluyoruz öylemi.
Biraz önce bir video izledim ,şehrin merkezinde hoparlör ile istiklal marşı okunmaya başlayınca hareket halinde olan herkes saygı duruşuna geçiyor.
Bu durum büyük bir görev veya erdem.gibi reklam ediliyor.
Etrafa dikkatlice baktım. Bu olay Kayseri şehir merkezinde bende yanımda bir kardeş ile yürüdüğüm olay olduğunu anladım. Şehirde aniden bu marş çalınınca herkes durdu biz yürümeye devam ettik. Sanki halk bizi linç edecek gibi bakışlar,sanki bir suç işlemiş gibi psikolojik baskı yaşadık.
İstiklâl marşı nın kutsallığı yoktur.
Ezan okunurken saygı yok.
Kuran okunurken saygı yok.
Ana baba eve gelince saygı yok.
Cenazeye saygı yok.
Yetimlere ,gariplere saygı yok.
Lakin ulus devletin ritüelleri kutsal bir algıya dönüşüyor.
Namazda kaşınabiliyorsun ama put ün huzurunda esas duruş içinde putperest insanlar.
Ayetleri okurken dinlerken uzanma ruhsatı var.
Lakin 10 kasım gibi zamanlarda veya yeni hükümet kurulmada putun önünde ihtiraslar,dinsel ayinler
Ondan sonra put ve putculuğu gündem yapınca biz suçlu oluyoruz öylemi.
"Sahip olamadıklarına ulaşmak için çabalarken, sahip olduklarını unuttuğun için mutsuzsun."
William Shakespeare
#qalbihazjn
William Shakespeare
#qalbihazjn
Bazen işlerini sessizce yapmalısın. Cümle aleme duyurmadan işini yap.
وَلۡیَتَلَطَّفۡ وَلَا یُشۡعِرَنَّ بِكُمۡ أَحَدًا
"Ama çok dikkatli ve temkinli hareket etsin ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
Kehf Sûresi 19
Bir kurs mu açtın? Mağaza açar gibi cümle müşrikleri uyandırmaya gerek yok!
Bir medrese mi açtın? Cümle küffarı davet eder gibi reklam yapma!
Bir imkan, bir nimet, bir fayda mı elde ettin? Cümle münafıkı başına toplama!
Bazı işlerini gizli yap. Gizli davet gibi. Ömer gibi koruyucun gelinceye kadar işlerini sessizce yap! Hamza gibi bir yiğit gelinceye kadar sessiz sedasız yap işlerini.
Sevincimizi paylaşalım derken tüm hasetçileri, tüm çekemeyenleri, tüm mıhrısları kendine çekme!
Ne güzel bir uyarı değil mi?
Ashab-ı Kehf mağarada 300 yıldan fazla kaldılar. 3 asırlık bir uyku onlar için bir kaç gün kadar geçmişti. Zamanın aktığından haberleri yoktu. İçlerinden birini yiyecek temin etmesi için gönderdiler. Ama ona dediler ki: "Ama çok dikkatli ve temkinli hareket etsin ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
Müşrikleri, kafirleri, münafıkları uyandırmaya gerek yok! Sessizce git, sessizce gel. Kimseye çatma! Twitterdan haber yapıp hepsini uyandırma! Gavurun dikkatini çekmeden işlerini yap!
Ne güzel bir ayet değil mi?
وَلۡیَتَلَطَّفۡ وَلَا یُشۡعِرَنَّ بِكُمۡ أَحَدًا
"Ama çok dikkatli ve temkinli hareket etsin ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
Kehf Sûresi 19
Bir kurs mu açtın? Mağaza açar gibi cümle müşrikleri uyandırmaya gerek yok!
Bir medrese mi açtın? Cümle küffarı davet eder gibi reklam yapma!
Bir imkan, bir nimet, bir fayda mı elde ettin? Cümle münafıkı başına toplama!
Bazı işlerini gizli yap. Gizli davet gibi. Ömer gibi koruyucun gelinceye kadar işlerini sessizce yap! Hamza gibi bir yiğit gelinceye kadar sessiz sedasız yap işlerini.
Sevincimizi paylaşalım derken tüm hasetçileri, tüm çekemeyenleri, tüm mıhrısları kendine çekme!
Ne güzel bir uyarı değil mi?
Ashab-ı Kehf mağarada 300 yıldan fazla kaldılar. 3 asırlık bir uyku onlar için bir kaç gün kadar geçmişti. Zamanın aktığından haberleri yoktu. İçlerinden birini yiyecek temin etmesi için gönderdiler. Ama ona dediler ki: "Ama çok dikkatli ve temkinli hareket etsin ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
Müşrikleri, kafirleri, münafıkları uyandırmaya gerek yok! Sessizce git, sessizce gel. Kimseye çatma! Twitterdan haber yapıp hepsini uyandırma! Gavurun dikkatini çekmeden işlerini yap!
Ne güzel bir ayet değil mi?
⭕Belki senin kaybetmiş olduğun şey kapı önünde durmana ve iltica etmene sebeptir. Belki de istediğin şeyin gerçekleşmesi Allahtan uzaklaşmana sebep olacaktı ki bu açıktır.
Hatırlı Satırlar, İbnü'l-Cevzi
Hatırlı Satırlar, İbnü'l-Cevzi
⭕Bize dünya hayatını anlat."
dediklerinde şöyle cevap vermiştir:
⭕"Dün ölüdür. Bugün amel vaktidir. Yarın ise sadece umuttur."
...
dediklerinde şöyle cevap vermiştir:
⭕"Dün ölüdür. Bugün amel vaktidir. Yarın ise sadece umuttur."
...
Dünyamı saran bütün kötülük ve belaların sebebi ve kaynağı
şu üç büyük manevi ve fikri hastalıktır:
İnkar hastalığı, şirk hastalığı, peygambere muhalefet hastalığı. Peygamber'e muhalefet, O'nun getirdiği dine veya o dinin esaslarından birine muhalefet veya onu inkar şeklinde de ortaya konulmaktadır.
İşte bu üçü, gerçekten beşeriyetin çektiği bütün sıkıntı ve kötülüklerin anasıdır. Her nevi şerrin kaynağıdır ve her türlü batıl inanış ve zihniyetlerin de temel illetidir.
Dinsizlik, batıl inanış ve bid'at kabilinden olan bütün fitne ve belalar; ancak bu üç büyük bela ve hastalıktan çıkıp yayılmaktadır.
Şair ne güzel söylemiş;
"Ondan necat bulursan eğer, büyük beladan kurtuldun demektir !
Aksi halde benim sana sözüm: "Bütün emeklerin boşuna emektir !
İbn Kayyim el-Cevziyye, Şeytanın Tuzakları,
şu üç büyük manevi ve fikri hastalıktır:
İnkar hastalığı, şirk hastalığı, peygambere muhalefet hastalığı. Peygamber'e muhalefet, O'nun getirdiği dine veya o dinin esaslarından birine muhalefet veya onu inkar şeklinde de ortaya konulmaktadır.
İşte bu üçü, gerçekten beşeriyetin çektiği bütün sıkıntı ve kötülüklerin anasıdır. Her nevi şerrin kaynağıdır ve her türlü batıl inanış ve zihniyetlerin de temel illetidir.
Dinsizlik, batıl inanış ve bid'at kabilinden olan bütün fitne ve belalar; ancak bu üç büyük bela ve hastalıktan çıkıp yayılmaktadır.
Şair ne güzel söylemiş;
"Ondan necat bulursan eğer, büyük beladan kurtuldun demektir !
Aksi halde benim sana sözüm: "Bütün emeklerin boşuna emektir !
İbn Kayyim el-Cevziyye, Şeytanın Tuzakları,